Son 5 Başlık  1: İNSANLARLA İYİ GEÇİNMEK..
  2: DÜNYA HAYATI - ŞEYTAN - NEFİS..
  3: Eroğlu Erler..
  4: KARADELİKLER: BÜYÜK BİR YEMİN..
  5: ASLOLAN HAYATTIR HAYATTA BEŞİK..
Son 5 Haber   1: Haluk Erol Vefaat Etmiştir.....
  2: Yusuf Bozkurt Vefaat Etmiştir...
  3: İtibar(Eyti) Aksoy Vefaat Etmi..
  4: Edip Güngör Vefaat Etmiştir...
  5: Hüsnü Öztürk Vefaat Etmiştir...
Son 5 Dosya
Son 5 içerik  1: Radyo Giris..
  2: Resim Yükleme..
  3: Hemseri Ekleme..
  4: Video Mb Kücültme..
  5: Video Ekleme..
Giriş yada Kayıt OlŞuan Bağlı
  Misafir:22
  Üye:0
  Toplam: 22
  Toplam Üye: 600
 Ana Sayfa
 Sarıkent Tarihi
 Sarıkent Hakkında
 Geleneklerimiz
 Dualar Deyimler
 Site Yönetimi
 Yerel Reklam
 Fotoğraf Galerisi
 Sarıkentli Hemşerilerimiz
 Merhumlar
 Videolar
 Sarıkent Fm
 Sohbet
 Ziyaretçi Defteri
 Köşe Yazıları
 Hesabınız
 Üyelerimiz
 İstatistikler
 Özel Mesajlar
 Üye Olmak İstiyorum
 Haber Ekle
 Video Ekle
 Resim Ekle
 Hemşeri ekle
 Merhum Ekle
AWS_Team

Açılış sayfanız yapın Sık kullanılanlara Ekle Bize Yazın Sitede Aratınız

veysel.jpg
veysel.jpg


PIC_0028.JPG
PIC_0028.JPG


CIMG0025.JPG
CIMG0025.JPG


PIC_0002.JPG
PIC_0002.JPG


PIC_0023.JPG
PIC_0023.JPG


PIC_0024.JPG
PIC_0024.JPG


PIC_0022.JPG
PIC_0022.JPG


PIC_0021.JPG
PIC_0021.JPG


PIC_0020.JPG
PIC_0020.JPG


PIC_0019.JPG
PIC_0019.JPG


Resim Galerisi

  
MEHMET KORKMAZ

  
Ali Taşer ( Bıyıklı Ali )

  
DURAK BİLEN

  
MUSTAFA CANDAR

  
Mehmet ÖZDEMİR

  
Hacı Hasan Bölükbaş

  
Ahmet Bölükbaş

  
Faik Temiz

  
Şuayip Bölükbaş

  
Kezili Yıldız



[ Merhumlar Anasayfa ]
Mevlid Kandiliniz Mübarek Olsun..
İnsanlığın kurtuluşu için gönderilen son ve en büyük peygamber, bizim Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) 571 yılında Kameri aylardan Rebiü'l-evvel ayının 12. gecesi doğmuştur. Bu mübarek geceye "Mevlid Kandili" denir.

in.
O'nun doğduğu çağda dünyanın her tarafında cehalet, zulüm ve ahlâksızlık almış yürümüş, Allah inancı unutulmuş, insanlık korkunç ve karanlık bir duruma düşmüş, dünya yaşanmaz hale gelmişti.

Sevgili Peygamberimizin tebliğ ettiği İslâm dini ile dünya aydınlandı, tek Allah inancı ile kalpler nurlandı. Eşitlik, adalet ve kardeşlik geldi. O'na inanan toplumlar gerçek huzura kavuştu. O'nun doğduğu gece, insanlığın kurtuluşu için çok hayırlı ve mübarek bir başlangıçtır.

Bu gece, müslümanlar arasında yüzyılllardan beri büyük bir coşku ile kutlanmakta, Sevgili Peygamberimiz derin bir saygı ile anılmaktadır. Büyük Türk Alimi Süleyman Çelebi tarafından yazılan ve asıl adı "Vesiletün'necat" olan mevlid kitabı O'nun doğumunu, üstünlüğünü ve mucizelerini en güzel bir şekilde dile getiren değerli bir eserdir.

Peygamberimizin doğum yıldönümlerinde okunan mevlidleri saygı ile dinlemek, O'nun mübarek ruhuna salât ve selâm okumak hiç şüphesiz büyük milletimizin Sevgili Peygamberimize olan engin sevgi ve bağlılığının bir ifadesidir.

Bununla beraber, O'nun ahlâk ve fazilet dolu hayatını öğrenmek ve kendimize örnek almak başta gelen görevlerimizdendir. Asıl o zaman O'nun sevgisini ve hoşnutluğunu kazanmış oluruz.
Yeryüzünü mânevî bir karanlık kaplamıştı.

Mevcudat, beşerin zulüm ve vahşetinden adeta mâteme bürünmüştü. Göz­yaşı döken gözler değil, ruh ve kalpler idi. Kalp ve ruhların keder, elem ve gözyaşına âlem de iştirak etmiş, sanki umumî yas ilan edilmişti!

Yeryüzü saadetin, sevincin ve huzurun kaynağı olan “tev­hid” inancından mahrumdu. Küfür ve şirk fırtınası, ruh­ları ve kalpleri kasıp kavurmuştu. Gö­nüllerde tek mâbud yerine, birçok bâtıl ilâh yer almıştı! Hakikî sahibini arayan ruhların feryadı ortalığı çınlatıyordu.

İnsanlar, birbirini yiyen canavarlar misâli vahşîleşmiş, küfür, şirk, cehalet ve zulüm bataklığında boğulmaya yüz tutmuşlardı. Zâlimin zulüm kamçısı al­tında mazlum inim inim inler hale gelmişti.

Âlem mahzun, varlıklar mahzun, gönüller mahzun ve simalar mahzundu.

Akıl, ruh ve kalpleri mânevî kıskacı altına alıp olanca kuv­vetiyle sıkan bu küfür ve şirke, bu dalâlet ve cehalete, bu hüzün ve sıkıntıya beşerin daha fazla katlanmasına Allah’ın sonsuz merhameti elbette müsaade edemezdi! Bütün bunlara son verecek bir zâtı, şefkat ve merhametinin bir eseri olarak elbette gönderecekti!

İşte, o zât geliyordu!

Dünyanın mânevî şeklini beraberinde getirdiği nurla değiştirecek eşsiz in­san, Allah’ın Son Peygamberi geliyordu!

Cin ve inse ebedî saadetin yolunu gösterecek Hz. Muhammed (a.s.m.) geli­yordu!

O An…
Kâinat, hürmet ve haşyet içinde Efendisini beklemekte idi. Her varlık, ken­disine mahsus diliyle, hal ve hareketiyle bu emsâlsiz insana “hoş-âmedî”de bu­lunmak üzere sevinç içinde hazır durumda idi.

Tarih: Milâdî 571, Nisan ayının yirmisi.
Fil Vak’asından elli veya elli beş gece sonra.
Kamerî aylardan Rebiülevvel ayının on ikinci gecesi.
Mekke’de mütevazı bir ev. Günlerden Pazartesi. Vakit, vakitlerin sultanı seher vakti.
Bu mütevazı evde ve bu eşsiz vakitte muazzam ve eşsiz bir hadise vuku buldu: Kâinatın Efendisi Hz. Muhammed (a.s.m.), dünyaya gözlerini açtı!
Bu göz açışla birlikte âlem, sanki birden elem ve mâtemini unutarak sürura garkoldu. Karanlıklar, ânında nurla yırtılıverdi. Kâinat, sevinç ve heyecan için­de adeta, “Doğdu ol saatte Sultan-ı Din Nura garkoldu semâvât-ü zemin” di­ye haykırdı.

O vahşet devrinde kâinat ufkundan bir güneş doğdu. Bu güneş âhirzaman Peygamberi Hz. Muhammmed Aleyhissalâtü Vesselam idi. Tarihin seyrini, hayatın akışını değiştiren bu eşsiz olay, dünyayı yerinden sarsan değişimlerin en büyüğü idi.

İşte insanlığın akıl ve kalbinde düğümlenen "Necisin, nereden geliyorsun, nereye gidiyorsun?" sorularını, düğümlerini çözüp kâinatın Sahibini ilân ve ispat edecek bir zatın teşrifi sadece insanların ruh ve kalbinde değil, diğer varlıklarda, hattâ cansız eşyada bile yansımasını bulacaktı.

Doğudan batıya bütün âlemin nurlara büründüğü, İlâhi değişimin tecelli ettiği o gece neler oldu neler?

Yahudi ileri gelenleri ve âlimleri kitaplarında daha önce rastladıkları işaret ve müjdelerin açığa çıktığını gördüler. Kimsenin haberi olmadan en önce onlar bu müjdeyi verdiler.

O gece Yahudi âlimleri semâya bakıp "Bu yıldızın doğduğu gece Ahmed doğmuştur" dediler.(1)

Bîr Yahudi İleri geleni Mekke'de Peygamberimizin doğduğu gece, içlerinde Hişam ve Velid bin Muğire, Utbe bin Rabia gibi Kureyş ileri gelenlerinin bulunduğu bir toplantıda,
- "Bu gece sizlerden birinin çocuğu oldu mu?" diye sordu.
- "Bilmiyoruz" diye cevap verdiler.
Yahudi, "Vallahi sizin bu ihmalinizden iğreniyorum!
"Bakın, ey Kureyş topluluğu, size ne söylüyorum, iyi dinleyin. Bu gece, bu ümmetin en son peygamberi Ahmed doğdu. Eğer yanlışım varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiş olayım. Evet, onun iki küreği arasında kırmızımtırak, üzerinde tüyler bulunan bir ben var" dedi.

Toplantıda bulunanlar Yahudinin sözünden hayrete düştüler ve dağıldılar. Her birisi evlerine döndüğünde bu durumu ev halkına anlattılar. "Bu gece Abdülmuttalib'in oğlu Abdullah'ın bir oğlu doğdu. Adını Muhammed koydular." haberini aldılar.

Ertesi gün Yahudiye vardılar:
"Bahsettiğin çocuğun bizim aramızda dünyaya geldiğini duydun mu?" dediler.
Yahudi "Onun doğumu benim size haber verdiğimden önce midir, sonra mıdır?" dedi.
Onlar, "Öncedir ve ismi Ahmed'dir" dediler. Yahudi, "Beni ona götürün" dedi.
Yahudi ile beraber kalkıp Hz. Âmine'nin evine gittiler, içeri girdiler.
Pegamberimizi Yahudinin yanına çıkardılar. Yahudi Peygamberimizin sırtındaki beni görünce, üzerine baygınlık geldi, fenalaştı. Kendine gelip ayıldığı sırada,

"Ne oldu sana, yazıklar olsun" dediler.

Yahudi, "Artık İsrailoğullarndan peygamberlik gitti. Ellerinden kitap da gitti. Artık Yahudi âlimlerinin kıymet ve itibarları da kalmadı. Araplar peygamberleriyle kurtuluşa ereceklerdir.

"Ey Kureyş topluluğu, ferahladınız mı? Vallahi size, doğudan batıya kadar ulaşacak bir güç, kuvvet ve bir üstünlük verilecektir" dedi.(2)

Kâinatın Efendisini dünyaya getiren bahtiyar annenin henüz dünyaya gelmeden görüp gördükleri çok manalıydı..

Peygamber Efendimize hamileyken rüyasında, "Sen, insanların en hayırlısına ve bu ümmetin efendisine hamile oldun. Onu dünyaya getirdiğin zaman 'Her hasetçinin şerrinden koruması için bir ve tek olana sığınırım' de, sonra ona Ahmed yahut Muhammed ismini ver."

Yine kendisinden çıkan bir nurun aydınlığında bütün doğuyu ve batiyi, Şam ve Busra saray ve çarşılarını, hattâ Busra'daki develerin uzanan boyunlarını gördüğünü Abdülmüttalib'e anlatmıştı.(3)

Aynı gece Hz. Âmine'nin yanında bulunan Osman ibn Âs'ın annesinin gördükleri de şöyle:

"O gece evin içi nurla doldu, yıldızların sanki üzerimize dökülecekmiş gibi sarktıklarını gördük."

Evet bu ulvî anı dile getiren Mevlid'in yazarı Süleyman Çelebi bütün bu hakikatleri şu beytiyle şiirleştirmiştir:

"Hem Muhammed gelmesi oldu yakin
Çok alâmetler belürdi gelmedin"

Rabiülevvel ayının 12. Pazartesi gecesi, yapılan hesaplamalara göre, Miladi takvime göre 20 Nisan'a denk gelen gece idi.

Dünyayı şereflendiren iki Cihan Serverinin üzerini o günün bir âdeti olarak bir çanakla kapattılar.

Araplara göre o zaman, gece doğan çocuğun üzerine bir çanak koymak ve gündüz olmadan ona bakmamak âdetti. Fakat bir de baktılar ki. Peygamber Efendimizin üzerine konulan çanak yarılarak ikiye ayrılmış, Efendimiz gözlerini gökyüzüne dikmiş, başparmağını emiyordu.(5)

Evet, bu işaret her türlü küfrün, zulmün, şirkin ve her türlü bâtıl inanç ve âdetlerin parçalanıp yok olması, imanın, nurun ve hidâyetin kâinatı aydınlatması için gönderilmiş bir Peygamber idi.

Aynı gece Kabe'de tapılmakta olan cansız putların çoğunun başaşağı devrildiği görüldü.

Aynı gece Kisra sarayının beşik gibi sallanıp on dört balkonunun parçalanıp yerlere düştüğü öğrenildi.

Sava'da mukaddes tanınan gölün suyunun çekilip gittiği görüldü.

Bin senedir yakılan ve söndürülmeyen mecusi ateşinin sönüverdiği müşahede edildi.

Bütün bunlar işaret ve alamettir ki, yeni dünyaya gelen zat ateşe tapmayı, puta tapmayı kaldırıp, Fars saltanatını parçalayarak Allah'ın izni olmadan kutsal tanınan şeylerin kutsallığını ortadan kaldıracaktır.(6)

İşte bu geceye Veladet-i Nebi gecesi diyor ve onun bütün kalbimizle, ruhumuzla her sene yeniden yâd edip kutluyoruz. Bütün kâinatla bu geceyi karşılayarak onun âleme teşrifine kıyam ediyoruz.
Getirdiği ebedi nura, açtığı saadet caddesine ve sünnet-i seniyyesine yeniden sımsıkı sarılmak ve Mevlid Kandilini vesile ederek ona yeniden biatimizi, bağlılığımızı tazelemek ne yüce bir şeref ve ne büyük bir saadettir.

Yüce Rabbim bizleri sevgili Resulünün şefaatine nail eyles

Tarih: 23.01.2013 Saat: 12:59 Gönderen: aykutbolukbas
Seçenekler
Arkadaşına Gönder Yazıcı Dostu Yorum Gönder
Henüz Yorum Eklenmemiş

Kategori:


 İyi ikindiler Misafir!
Üye Olun
Kayıp Şifre

 
Üyelik:
Bugün: 0
Dün: 0
Bekleyen Üyelik(ler): 0
Toplam Üye Adedi: 599
En Son Üye: tempraci66

En Fazla Bağlı:
Misafir(ler): 302
Üye(ler): 0
Toplam: 302

Şu An Bağlı:
Misafir(ler): 22
Üye(ler): 0
Toplam: 22
1:ÇOK GÜZE... (yamur)
2:YAĞMUR Ö... (yamur)
3:YAĞMUR Ö... (yamur)
4:Site Yön... (aykutbolukbas)
5:Neden (Erhan)
6:BİRTANEC... (SSAG)
7:EĞER&quo... (IDRISyavuz)
8:Selam (IDRISyavuz)
9:by lover... (ziya)

[ Tüm Mesajlar ]

Rasim TEMİZ

SEFAATLI
(42286 okuma)



emre

ankara
(13684 okuma)



Aykut YILDIRIM

YOZGAT
(10724 okuma)



gani unlusoy

avusturya
(9300 okuma)



Rahman BÖLÜKBAŞ

ANKARA
(5626 okuma)



Ahmet TEMİZ

ŞIRNAK
(2929 okuma)



KubiLay

YozqaT-s.kent
(2227 okuma)



gökmen güngör

ankara
(1358 okuma)



şerafettin erol

ankara
(903 okuma)



NUSRET TEMİZ

İSTANBUL
(767 okuma)



Toplam 64 _BMEZUN


Tüm Hemşerilerimiz
· Tüm Kategoriler
· 
· Sarikent Haber
· Sefaatli Haber
· Video Ekleme
· 
· Hemseri Ekleme
· 
· Radyo Giris



Web sitemiz PHP-Nuke (© 2003) kodlarına sahiptir. PHP-Nuke GNU/GPL lisansı altında dağıtılan ücretsiz yazılımdır.